Altın Şafak Hermetik Cemiyeti

Dosya:Rose Cross Lamen.svgAltın Şafak Hermetik (Golden Dawn) 1888 yılında İngiltere'de kurulan inisiyatik ve majikal bir cemiyettir.

Dini simgeler ve ruhsal kavramlar önemli rol oynamış olsa dahi Altın şafak cemiyeti dini bir yapılanma değildir. Altın Şafak cemetiyeti hermetizm üzerine kurulu olmakla beraber kuruma bağlı olan kişiler kendilerini felsefi,ruhsal ve fiziksel gelişime adamış ve kendi öğretim kurumlarında ökült bilimlerin prensiblerini, doğuya özgü çeşitli büyüleri ve doğu felsefesini öğrenmektedirler. Altın şafak hermetiğe bağlı bulunanlar arasında Paganist inançlıların yanı sıra Gnostik,Yahudi,Hristiyan inançlı insanlarda bulunmaktadır. Öğrencilerine ezotirik kavramları öğretmenin yanı sıra ayin büyülerini pratiksel olarak öğreten Altın şafak hermetik cemiyeti Kabala, Astroloji, eski Mısır büyüleriyle'de uğraşır. Bu yapılanma içersinde en bilinen iki isim Israel Regardie ve ünlü Mason üstadı Aleister Crowley'bulunmaktadır.

Aleister Crowley

Dosya:Crowley gentleman.jpgAleister Crowley: Ünlü İngiliz okültist, Skoç Riti'nde 33. derece Büyük Üstad, özgür mason, yazar, mistik, satranç ustası, dağcı, şair, ressam, astrolog. Eylemleriyle henüz yaşarken "Dünyanın En Kötü Üne Sahip Adamı" şeklinde adlandırılan Crowley, Altın Şafak Hermetik Cemiyeti , A∴A∴, Ordo Templi Orientis gibi farklı okült organizasyonların üyesiydi.

Hayatı

Aleister Crowley ya da doğum adıyla Edward Alexander Crowley (12 Ekim 1875 - 1 Aralık 1947) İngiltere, Warwickshire'de doğdu.

Babası Edward Crowley bira fabrikası işletmiş ve Aleister doğduğunda emekliye ayrılmıştı. Kökleri Devon ve Somerset ailelerine dayanan annesi Emily Bertha Bishop ve babası Protestanlığın en uç kanadı olan ve Exclusive Brethren olarak bilinen Darbyte'nin üyesiydiler.

Babası Edward Crowley günlük işlerini bitirdikten sonra vaazlar verirdi ve çocuğu için de gündelik Kitâb-ı Mukaddes çalışmaları için özel öğretmen tutmuştu. Babasının ölümünden sonra annesinin oğlu üzerindeki denetimi Crowley'in Hristiyanlığa olan şüphesini arttırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Asi oğlunu canavar "The Beast" diye çağırmaya başlamıştı ve Crowley hayatının ileriki yıllarında annesinin kendisine İncil'in Vahiy bölümünden alarak taktığı bu lakabı daha son kendisi için severek kullanacak ve "günah" olarak değerlendirilen eylemleri hayatın en önemli ve keyifli aktiviteleri olarak görecekti.

1895'de Trinity Koleje gitti. Kolejde felsefe, psikoloji ve ekonomi okudu. Okul yıllarında çeşitli cinsel aktivitelere kendini vermişti.

1896'da üstü kapalı olarak geçtiği bir olay sonrasında kendini okültizm ve mistisizme verdi. Bir sonraki yıl simyacı, mistiklerin eserleri ve büyü üzerine okumaya başladı.

Bir sonraki yıl ilk şiir kitabını (Aceldama) yayınladı ve kendisini Samuel Liddell MacGregor Mathers ve Altın Şafak (Golden Dawn) tarikatıyla tanıştıracak olan Julian L.Baker ile tanıştı.

Bilim ve Büyü
Dosya:Pessoachess.jpg
Aleister Crowley insanların spiritüel deneyimler dediği şeyleri araştırmakta bilimsel metodu kullanmak gerektiğini öne sürmüştür. Yayınladığı The Equinox dergisinin sloganı "Bilimin Metodu, Dinin Hedefi" (The Method of Science, the Aim of Religion) idi. Bununla mistik deneyimlerin değersiz görülmemesi gerektiği ancak altta yatan dini veya nörolojik anlama ulaşmak için deneyimlenmesi ve eleştirilmesi gerektiğini kastetmekteydi. Bu yönüyle Crowley kendisinden sonra gelen ve psikodelik (halisünojen) uyuşturucularla bilimsel metodu kullanarak deneyler yapan Dr.Timothy Leary'nin de habercisi gibiydi. Ancak Leary'den farklı olarak Crowley'in metodu kendi Thelema çevresinin dışında bilimsel dikkati pek az çekebilmişti.

İsrail'in Kuruluşu 3. Bölüm

3.    BM'NİN FİLİSTİN'İ BÖLME KARARI

Manda Yönetimi'ne karşı Siyonistlerin yıpratma savaşı, İngiltere'nin Filistin'de başarısızlığını kabullenerek mandatörlükten çekilmesi, Siyonist stratejinin ilk başarısıydı. Filistin sorunu BM alanına girdiğinde, sorunun geleceğinde belirleyici unsur güç politikası olmuştur. Nazi Almanyası'nın Yahudi Jenosidi, Yahudi sorununu Avrupa'dan Ortadoğu'ya ihracı tasarımı, uluslararası alanda Yahudilere hakim güçlerin desteğini kazandırmakta elverişli bir konjonktür sağlamıştır. Güç politikası nedeniyle Filistinliler en doğal haklarını savunmak bir tarafa, uluslararası toplumu temel haklarını dikkate alacak bir araştırmaya dahi ikna edememişler, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin (Self-determination) hakkı uluslararası siyasal çevrede de facto bir redde maruz kalmıştır. Bu de facto durum, UNSCOP'un uygulanabilirliği olmayan çoğunluk planı önerilerini görüşmek üzere oluşturulan "Ad Hoc" Komitesi'nde bazı değişikliklerle 25 Kasım 1947'de 25 lehte, 13 aleyhte, 17 çekimser oyla kabulüyle sonuçlanmıştır. Ad Hoc Komitesi'nde Yahudi Ajansı Temsilcisi'nin konuşması Siyonizmin Yahudi devletinin sınırları konusundaki gizli amaçlarını açığa çıkarmıştır. Arap Yüksek Komitesi Temsilcisi Filistin'in tümünde tek bir bağımsız Arap devleti kurulmasını isteyen bilinen Arap görüşünü tekrarlarken,Yahudi Ajansı Temsilcisi'nin konuşması çok farklıydı. Azınlık Planı'nı tamamen reddettikten sonra, Çoğunluk Planı'nın da kendileri açısından tatmin edici olmadığını açıklamıştır. Vurgulanması gereken sözlerinde temsilci, Balfour Deklarasyonu'nun Ürdün toprakları da dahil bütün Filistin'de bir Yahudi devleti kurulmasını öngörmesine rağmen, İngiltere'nin 1922'de Ürdün'ü Filistin topraklarından ayırmasından sonra, şimdi de öngörülen Yahudi devleti'nin ancak 8/1'i teklif edilmekteydi. Ona göre, böyle bir fedakarlık Yahudi halkından istenemezdi ve Filistin'in tümünde bir Yahudi devleti kurulmalıydı. Siyonistler verilen toprağı azımsadılarsa da, Çoğunluk Planı'nın Yahudi devletinin kurulması ilkesinin tanınmasını içerdiğini görmeleriyle taksim planını kabul ettiler ve BM'de bu konu üzerinde yoğunlaştılar. Yahudi Lobisi'nin Amerika'daki lobi çalışmaları, dışişlerinin ve Arap ülkelerinin tersi telkinlerine kulaklarını kapatan Başkan Truman'ın 11 Ekim 1947'de Amerika Delegasyonu'na emriyle BM'de ABD'nin taksim planına resmi desteğini vermesiyle sonuçlandı. Siyonist lider Weizman, Başkan Truman'ın nezdindeki girişimiyle Negev Bölgesi'nin Arap topraklarına katılma planını önledi. Amerika'nın prestijinin taksim kararı lehinde diğer ulusları etkilemesi yanında, Siyonistler, ABD kanalıyla Taksim Planı'na karşı olan Haiti, Liberya, Filipinler, Çin, Etyopya ve Yunanistan üzerinde ağır baskılar uyguladılar. Amerika'nın ticari, ekonomik ilişkileri baskının temel araçlarıydı. Baskılarla Yunanistan dışındaki hedef ülkeler Taksim Planı'na oy vermeyi veya çekimser kalmayı kabul etmişlerdir.21 BM Genel Kurulunda  Kasım 1947'deki oylamada Çoğunluk Planı 13 red, 10 çekimser ve 33 kabul oyuyla 181(II)A kararı olarak onaylanmıştır. Amerika'nın taksimi desteklemesini, II.Dünya Savaşı'yla birlikte Amerika'nın Yahudilerin merkezi olmasıyla açıklayabiliriz. Sonucu değiştiren sürpriz faktör, Sovyetlerin de taksimi desteklemesi olmuştur. Stalin yönetimindeki Sovyet Rusya'nın Yahudi düşmanlığı konusunda geleneksel Rus siyasetini sürdürmesine rağmen taksimi desteklemesi, stratejik argümanlara dayanıyordu. Sovyetler İngiltere'nin Filistin'den uzaklaştırılmasıyla doğacak boşluğu doldurabilirdi. Sovyetlerin tavrı kendisiyle sınırlı kalmamış, Sovyetlere eğilimli devletlerinde taksim oylarına yol açmıştır.23 Taksim Planı Filistin'i 3 Yahudi, 3 Arap bölgesi olmak üzere 6 bölgeye bölmüştür. Taksim, Yahudi devleti içine Yahudilerin oturduğu ve sahip olduğu bütün toprakları içine alıyor, Arapların oturduğu ve sahip olduğu büyük topraklarda Yahudi devleti içinde bırakılıyordu. Diğer taraftan Arap devleti içinde mümkün olduğu kadar az Yahudi nüfusu ve mülkü kalmasına dikkat edilmiştir. Bethlehem dahil Kudüs çevresindeki bölge B.M. yetkisinde uluslararası bölge olarak belirlenmiştir.24 BM, taksim kararıyla nüfusun 3/2 çoğunluğunu oluşturan 'Filistin Arapları'nın kendi geleceklerini belirleme hakkını ihlal ederek kendi ilkeleriyle ters düşmüştür. Bu karar, BM'nin temel kuruluş ilkeleriyle de çelişmektedir. Taksim kararının uygulanmasına yönelik geçiş dönemi takvimi, Manda'nın yerini BM Komisyonu'nun alması ve Yahudi ve Arap devletlerinin kurulmasının sağlanmasıyla ilgiliydi. Mandatör İngiltere'nin 1 Ağustos 1948'den geç olmamak üzere çekilmesini, öngörülen devletlerin 1 Ekim 1948'den geç olmamak üzere kurulmasını kararlaştırıyordu. Taksim kararının B bölümündeki 'Bağımsızlık İçin Hazırlık Aşamaları'nın 1. maddesinde, daha sonra seçilecek beş üye ülkenin temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulacağını, Filistin'in yönetiminin, mandatör hükümet silahlı kuvvetlerini çektiği andan itibaren, Genel Kurul'un önerileriyle ve Güvenlik Konseyi'nin öngörüleriyle uyum içinde, kademeli olarak bu komisyona devredileceği belirtiliyordu.

BM'nin taksim kararı Filistin'de protesto dalgalarına ve gösterilere neden oldu. Filistin Arapları taksime karşı direnmeyi kararlaştırdılar. İngiltere 29 Kasım 1947 tarihli taksim kararının arkasından Aralık ayından itibaren Filistin'deki kuvvetlerini çekmeye başlamasıyla birlikte, Yahudiler taksimle kendilerine ayrılan yerleri İngiltere çekilmeden ele geçirmeye, Arapların da bunu engellemeye çalışmasıyla taksim kararından hemen sonra Arap-Yahudi çatışması başlamıştır. İngiltere'nin 1 Ocak 1948- 15 Mayıs 1948 tarihleri arasında Filistin'den çekilmesi'nin tamamlanacağını açıklaması, çatışmaları savaş boyutuna ulaştırmıştır. 30 Kasım 1947-1 Mart 1948 tarihleri arasında çok sayıda Arap, Araplara yaklaşık sayıda Yahudi ve az oranda da İngiliz vatandaşı olmak üzere toplam 1378 kişi ölmüştür. Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine 19 Mart 1948'de BM Amerikan Temsilcisi Mr. Warren R.Austin Güvenlik Konseyi'nin Taksim Planı kararını askıya alınmasını, Araplar ve Yahudiler tarafından hükümet kurulmasının onaylanmasına kadar BM'nin Filistin için geçici bir mütevelli heyeti yönetimiyle bir çeşit vesayet yönetimini teklif etti. Araplar taksim kararının yürürlükten kaldırılması halinde teklifi kabul edeceğini bildirirken, İngiltere, Fransa ve Sovyetler taksimden geri dönüşü desteklemediler. Yahudiler ise Amerika'nın taksimden geri dönüşünün şokuyla Truman yönetimine saldırı kampanyası başlattılar. Amerikan teklifi 13 Mayıs'a kadar süren tartışmalardan sonra yeterli desteği bulamadığından gündemden düşmüştür. Taksim kararının yürürlüğe girdiği 29 Kasım 1947'den itibaren fiilen başladığı kabul edilebilecek Arap-İsrail Savaşı'nın resmen başlamasından önceki son önemli olaylar, Nisan ayında Yahudilerin işlediği Deir Yasin Katliamı ve Arapların karşılık vermesi olmuştur. Irgun ve Stern örgütlerinin 9 Nisan 1948'de çocuk ve Kadınların çoğunu oluşturduğu 250 Arap'ı katletmeleri yerli halkın paniğe kapılarak kitlesel olarak yerlerini terk etmesine yol açmıştır. Deir Yasir Katliamına Arapların karşılığı 13 Mayıs'ta Kudüs'ün güneyindeki Kfar Etzion Yahudi yerleşim merkezinde Ürdün Lejyonu'nun köylülerin eline verdiği 27'si kadın 127 Yahudi'nin öldürülmesi olmuştur.

4.    1948-1949 ARAP-İSRAİL SAVAŞI VE İSRAİL'İN KURULUŞU

İngiliz yönetimi daha önce 14 Mayıs bitiminde İngiliz Manda Yönetimi'nin sona ereceğini açıklamıştı. İngiliz Manda Yönetimi'nin bitmesinden bir kaç saat önce Tel-Aviv'de toplanan Yahudi Milli Konseyi yayınladığı bir deklarasyonla İsrail Devleti'nin kurulduğunu ilan etti ve Ben-Gurıon başkanlığında geçici bir hükümet kuruldu. İsrail Kuruluş ilanını şu bildiri ile duyurulmuştur:

"İsrail toprağı Yahudi halkının doğum yeridir. Burada onların ruhları, dinleri ve ulusal kimlikleri oluştu. Burada onlar bağımsızlığa ulaştı, ulusal kültürleri ve evrensel değerleri oluştu. Burada onlar Bible'yi (Kitab-ı Mukaddes-Tevrat) dünyaya armağan etti.

Eretz-İsrail Yahudi Halkının doğum yeridir...

...İlk Siyonist Kongresi... Yahudi halkının kendi ülkesinde milli diriliş hakkını ilan ettiler...

...Balfour Deklarasyonu ile tanındı... ve manda rejimi tarafından onaylandı.

...Biz Halk Konseyi'nin üyeleri... Eretz-İsrail'de İsrail Devleti olarak bilinecek Yahudi devletinin kuruluşunu ilan ediyoruz...

İsrail Devleti'nin kurulmasında Amerika'nın desteği belirleyici olmuştur. Amerika'da, Hitler'in Holacaust'larının 1942'den itibaren öğrenilmesiyle, Amerika kamuoyunda geniş bir Yahudi sempatisi yayıldı. Amerika'da, Hitler'in katliamını önleyemeyen müttefiklerin özellikle ABD'nin, hayatta kalan Yahudilerin talepleri olan yurtlarında (Filistin) devlet kurmalarının sağlanmasının, Yahudilerin acılarını biraz olsun telafi edebileceği yönünde duygusal bir yaklaşım gelişmiştir. II. Dünya Savaşı'nın sonunda Siyonizm ve Avrupa Yahudilerinin geleceği ABD'nin tutumuna bağlı kalmıştır. ABD için Yahudileri mülteci olarak kabul etme, büyük bir sorun olmuş, bu sorunun çözümünü Filistin'e Yahudi göçüne izin vermesi için İngiltere'ye siyasi baskı uygulamada bulmuştur. II.Dünya Savaşı'ndan güç kaybederek çıkan İngiltere'nin Yahudi terörüne ek olarak ABD baskısıyla da karşılaşması, taşımasının imkansızlaştığı Filistin yükünü BM'ye atmasını kaçınılmaz kılmıştır. Bu şartlar altında İsrail devleti'nin ilanından 11 dakika sonra ABD Başkanı Truman İsrail'i fiilen tanımıştır. ABD'nin tutumu İsrail'in uluslararası alanda tanınmasının yolunu açmıştır. Sovyetler Birliği de İsrail'i diplomatik olarak tanımıştır. Birleşik Devletler ve Sovyetler Birliği İsrail'e öncelikli diplomatik yardım liderliğini yapmakta rekabet ettiler.

15 Mayıs'ta son İngiliz askeri birliklerinin ve İngiliz Yüksek Komiseri'nin törenle ayrılışına müteakiben Arap Birliği ülkelerinden Mısır, Ürdün, Suriye, Irak ve Lübnan orduları İsrail Devleti'nin ilanı üzerine taksim'de Arap devleti için ayrılan bölgeye girmesiyle ilk Arap-İsrail savaşı başlamıştır.38 Bu çatışmaya Yahudiler ve Araplar eşit olmayan şartlarda hazırlanmışlardır. Siyasi olarak Yahudiler Araplardan daha fazla uyumluydular. Yahudiler daha büyük kaynaklara hükmediyorlardı. Askeri bir çatışma için donanım ve askeri eğitim olarak daha iyi hazırlandılar. II. Dünya Savaşı sırasında oluşturulan Yahudi tugayı, mandanın Yahudi kolonilerini korumak için oluşturduğu polis gücü, manda sırasında oluşturulan 3 illegal yeraltı örgütü hazır savaşçı güçlerdi. En önemlisi olan Haganah 60 ile 80 bin, Irgun ve Stern çeteleri ise 5-10 bin arası savaşçıya sahipti. Manda'nın sonuna doğru düzenli askeri güç Haganah'ın yeraltından düzenli askeri güçlere geçişiyle sağlandı. Haganah, 8 Aralık 1947-9 Mart 1948 tarihleri arasında 17-25 yaş arası Filistin'deki bütün Yahudileri askeri hizmete çağırdı. Yahudi olmayanların ülkeden ayrılmalarına Siyonist otoriteler tarafından izin verildi. Yahudiler hatırı sayılır hafif silah stoklarına sahipti. Bazı Silahlar İngiliz Manda Yönetimi tarafından yerleşimleri savunmaları için verildiği gibi, daha geniş bir kısmı manda sırasında kaçakçılıkla sağlandı. Tanklar dahil bazı silahlar İngiliz güçleri Filistin'i boşaltırken Haganah tarafından alınmıştır.

Savaş başladığında Arap tarafı Yahudilere göre çok daha az donanımlı, eğitimli ve hazırlıklıydılar. Filistinli Arapların askeri potansiyelleri, askeri eğitimi olmayan gönüllü gruplara bağlıydı. Bu gruplar merkezi bir organizasyondan uzaktılar. En geniş gönüllüler grubu Arap Kurtuluş Ordusu'na çağrıldı ve tahminen 60 bin ile 75 bin arası bir güce sahipti. Yahudilerden farklı olarak Filistinli Arap nüfusun çoğunluğu hem mobilize değildi, hem de askeri eğitimi yoktu. Yahudi askeri güçleri ile Arap askeri güçleri eğitim ve organizasyon açısından karşılaştırılamazdı. Arapları savaş öncesi güçsüzleştiren bir diğer faktörde, Filistin'de İngilizler aracılığıyla Yahudi ulusal yurdunun kurulmasının Araplar arasında şiddetli protestolara, ayaklanmalara hatta İngilizlere karşı isyanlara yol açması ve olaylar sonrası manda yönetiminin operasyonlar yaparak Arap nüfusu sistematik olarak silahsızlandırmasıydı.

Yukarıdaki şartlarda başlayan savaş İsrail lehine gelişmiştir. Arap devletleri merkezi komuta olmadan dört askeri alana yerleşti. Arap ordularında uyum yoktu ve dağınıktı. İsrailliler ise modern donanımlı silahları ve mobilize insan güçleri ile ilerlemişlerdir. Arap askerleri ancak 120 bin kişilik insan gücüyle Filistin'de tutunabildi. Arap devletlerinin müdahalesinden 3 gün sonra Amerikan Hükümeti, Güvenlik Konseyi'nin 39 sayılı kararının yeniden düzeltilerek 36 saat içinde ateşkes yapılması gerektiğini bildirdi. Nihayet güvenlik konseyi 4 hafta süreliğine 29 Mayıs'ta savaşan tarafları ateşkes görüşmelerine davet etti. Daha sonra BM'nin arabulucu atadığı İsveç Kralı'nın yeğeni ve İsveç Kızılhaç Teşkilatı'nın başkanı Kont Bernedotte, 11 Haziran 1948'de bir aylık ateşkes düzenlemesini başlattı ve ateşkes 7 Temmuza kadar sürdü. İsrail ateşkes şartlarını önemsemedi ve Ateşkes sırasında savaş malzemelerini ithal ederek savaş uçağı eksikliğini giderdi, toplar ve ağır askeri araçlar aldı. Ateşkes süresinin dolmasıyla çarpışmalar yeniden başladı. İsrail sadece BM'nin Yahudi devleti için ayırdığı Filistin'in orta ve kuzey kısmını almakla kalmadı aynı zamanda Ürdün Arap Lejyonu'nun savunduğu orta Filistin'in geniş kısımlarını ve Batı Galilee'nin tamamını işgal etti. Bu alanların tamamı BM Taksim Kararı'nda Arap devletine ayrılan yerlerdi. Bu süreçteki çarpışmalar sadece 10 gün sürdü. Güvenlik Konseyi 15 Temmuz 1948'de taraflara askeri eylemlere son verme çağrısında bulundu. 2.Mütareke, bitiş tarihi belirtilmeksizin 18 Temmuz 1948'de yürürlüğe girdi41. 15-22 Mayıs arasında Arap ordularından Mısır birlikleri Gaza'yı (Gazze) ,Ürdün birlikleri ise Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü kontrol edebilmiş, diğer bütün Filistin topraklarını İsrail işgal etmiştir. Ayrıntısına girmemiz gereksiz olan ateşkes ilanları ve bozulmalarla birlikte İsrail-Mısır çarpışmaları devam ederken, 26 Aralık 'da İsrail birlikleri Sina Yarımadası'ndan Mısır içlerine doğru ilerlemeye başladı. Mısır'ın aldığı ağır yenilgi Üniversite öğrencilerinin şiddetli gösterilerine yol açmış, Mısır Başbakanı Nokraşi Paşa, Şeyh Hasan el-Benna liderliğindeki Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nı gösterileri kışkırtmakla suçlayarak teşkilatın kapatıldığını açıklamasından iki hafta sonra 28 Aralık 1948'de öldürülmüş, 13 Şubat 1948'de de Hasan El- Benna'ya suikast yapılmıştır. Mısırdaki gelişmelere kayıtsız kalamayan İngiltere 1936 İttifak Antlaşması'na dayanarak İsrail'in Mısır topraklarından çekilmesi, aksi takdirde müdahale edeceği tehdidiyle İsrail'in Mısır topraklarından çekilmesini sağlamıştır. Mısır'ın 6 Ocak 1949'da ateşkesi kayıtsız-şartsız kabul ettiğini bildirmesi ve 24 Şubat'ta İsrail-Mısır Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasıyla 1948-1949 Arap-İsrail Savaşı sona ermiştir. İsrail 23 Mart'ta Lübnan, 3 Nisanda Ürdün, 20 Temmuz'da Suriye ile ateşkes antlaşmaları imzalamıştır. Taksim Planı'na göre Filistin toprakları %42 Arap devleti, %56 Yahudi devleti ve %2 Kudüs ve çevresini içine alan uluslararası bölge olarak bölünmüşken, savaş sonunda İsrail, Filistin topraklarının %77'sini ele geçirmiştir.43 İsrail kuruluşunu 1947 Taksim Planı'na dayandırmasına rağmen, planın Arap devleti ve Kudüs'ün "internationalize" edilmesi maddelerini ihlal etmiştir. Daha sonraki yıllarda İsrail, Taksim Planı'nı Arapların reddetmesi ve 1952'de BM gündeminden çekilmesiyle bağlayıcılığını hatta geçerliliğini kaybettiğini iddia edecektir.